Görmek yerine görülmek, anlamak yerine anlaşılmak, duymak yerine duyulmak istiyor çoğumuz. İşte bu yüzden sesimi rüzgara, rüzgarın ve zamanın adil ‘’kendi bilirliği’’ne bırakıyorum.
Hangi kulakta nasıl bir anlam bulursa öylesi doğru, öylesi haktır.
Mevlâna Şems’ini kaybetmiş Konya sokaklarında perîşan ve kederli dolaşmaktayken kulağına gelen bir sesle irkilir.
-‘’Dilkhuu, dilkhuuu!!’’
Avladığı tilkinin postunu satan Türkmenin avazı Mevlana’yı kendinden geçirir, gözlerini yaşartır çünkü Türkmenin kendi lehçesiyle bağırırken söylediği ‘’dilkhu’’ sözü Mevlâna’nın ana dilinde ‘’Gönül neredesin’’anlamına karşılık düşmektedir.
Diyor ya şair ‘’Neyi yitirmişse, en güzel onun türküsünü söyler insan’’
Ahmedulina’ya nazire olsun benimki de.
‘’Neyi yitirmişse, en güzel onun türküsünü dinler insan’
Hangimizin içindeki izlere dokunan bir türküsü yok ki?
Sesimiz de hangi kulağa erişir, hangi izlere değebilirse, orada yeniden bulacak anlamını ya da boşluğa süzülüp, anlamını arayacak bir süre.
Şimdilik rüzgara emanet.